Film Yorumu : Pursuit Of Happyness


                                                 Mutluluğu Ararken
Sizce mutluluk nedir? Mutluluk ne demektir? Mutluluk herkes için farklı anlama gelir diyebilir, mutluluğun kesin bir tanımının olmadığını düşünebilirsiniz. Aslında, haksız da sayılmazsınız çünkü gündelik yaşantımızda her birimiz “mutluluk” kavramını bambaşka şekillerde değerlendiriyoruz. Kimimize göre mutluluk, her istediğini satın alabilmekken, bir başkasına göre, ailesiyle birlikte vakit geçirmektir.




Tam da bu noktada, ünlü oyuncu Will Smith’in başrolde olduğu gerçek bir hayat hikâyesine dayanan 2006 yapımı Pursuit of Happyness(Mutluluğun peşinde) isimli film mutluluk kavramının ne olduğunu açıklamada devreye giriyor. Oldukça önemli noktalara değinen bu film, hayatından asla memnun olmayan herkese iyi bir ders vermenin yanı sıra, aynı zamanda mutluluğa nasıl ulaşabileceğimizden de bahsediyor. Duygusal yönden oldukça etkiliyor ve sizi hiçbir şekilde umutsuzluğa sürüklemeden aynı anda birbirinden farklı sorunlarla karşılaşsanız dahi hepsiyle başa çıkıp, tüm problemlerinizin üstesinden gelebileceğiniz mesajını veriyor. 
Film boyunca, ana karakterimiz Chris’in, oğluna duyduğu sevgi ve şefkati fark ettiğinizde sizlerde kendi hayatınızı değerlendirip, kendinizi bazen oğlunun bazen de Chris’in yerine koyarak, kendi problemlerinize çözümler getirebiliyorsunuz. Chris, oğlu için sokakta yatıyor, parasız kalıyor ancak umudunu asla kaybetmiyor. Hikâyenin özünde, bir insanın karşılaştığı zorluklara rağmen nasıl umut dolu kalabileceği, ailesi için neleri feda edebileceği anlatılıyor.
Bana kalırsa, mutluluk bizleri çoğunlukla pozitif etkiler. Hayatta yaşananlara daha ılımlı yaklaşmamıza ve problemlerimize daha kolay çözüm bulmamıza da vesile olabilir.  Mutluluk illa kendi hayatımızda başardığımız, elde ettiğimiz bir şey olmak zorunda da değildir. Örneğin biz o esnada matematik sınavında başarısız olduğumuz için üzülürken, bir başka arkadaşımız kalacağını düşündüğü fizik dersinden geçtiyse, biz geçememiş dahi olsak arkadaşımız adına sevinip mutlu olabilir ve arkadaşımız için duyduğumuz mutlulukla, kendi üzüntümüzün üstesinden gelebiliriz. Bu durumda da mutluluk, başka problemlerimizi aşmamıza yardımcı olur diyebiliriz.
Buna rağmen, sadece kendi hayatımızı etkileyen bütün mutluluklar birbirlerini çoğunlukla etkilemez. Kendi eğitim hayatımızın özel hayatımızla kesiştiği noktalar hariç, birbirini etkileyen olayların yaşanması pek mümkün değildir. Çünkü bazen, aynı mutluluğumuzun üzüntümüzü ortadan kaldırdığı gibi, üzüntümüz de mutluluğumuzu yaşayamamaya itebilir.
Ek olarak, bizi hem fiziksel hem de psikolojik olarak etkileyen kötü olaylar, konu dışında yaşadığımız küçük sevinçleri göz ardı etmemize neden olabilir. Bu kötü ve üzücü olaylara örnek vermem gerekirse, çok mutlu olduğumuz bir anda, annemizin hastalanması, çok sevilen bir aile büyüğünü kaybetmemiz gibi özel problemler yaşarsak, eğitim hayatımızdaki başarı bizi tamamen tatmin etmeye yetmeyebilir.



İşte tam da bu yüzden aklımızda “mutluluk” denince oluşan görüntüyü biraz irdeleyip incelemeli, onu elde etmek için ne yapmamız gerektiğine bakmalıyız. Evet, bazen insanların mutluluğa ulaşabilmek için tek hedefinin para olduğunu görebiliriz. Her istediklerini alabilecek insanlarda da, tek bir ekmek alamayacak insanlarda da görebiliyoruz bu hırsı. Eğer ki bir insan, elindekiyle yetinmeyip her zaman büyük bir açgözlülükle daha fazlasını istiyorsa, açıkçası ben bunun sebebinin elindekilerinin değerini bilmediği olduğunu düşünürüm. Eğer elimizdekilerle yetinmez, her zaman daha fazlasını istersek, mutluluk arayışında her zaman bir adım geride kalırız. Çünkü memnuniyet; kabullenmek ve kendimize yeni hedefler koymakla gelir. Sürekli daha fazlasını isteyip, o anki durumumuzdan nefret edersek, asla mutluluğu bulamayız. Para hırsı olan insanlardan bahsettim çünkü mutluluk parayla da gelmez.  Parası çok olan da elindekiyle yetinmediği sürece bulamaz, parası az olan da elindekinin değerini bilmeden, istedikleri için çalışmadan sadece Tanrı’dan dilerse istediğini bulamaz. Aynı atalarımızın da dediği gibi, “aza kanaat etmeyen, çoğu hiç bulamaz.” azla yetinmesini bilmeyen, çoğa sahip olamaz.
Tamam, belki bazen maddiyat bazı insanların mutluluğu elde etmesini bir noktaya kadar sağlayabilir. İstediği bilgisayarı almasını, ihtiyacı olan tedaviyi görmesini de sağlayabilir. Fakat özünde mutluluğun hiçbir zaman para ile sağlanamayacağını bilmemiz gerekiyor. Peki ya neden? Çok zengin olabiliriz, elimizde her türlü imkân bulunabilir. İstediğimiz her şeyi istediğimiz zaman alabiliriz. Fakat eğer yanımızda bu olanakları paylaşabileceğimiz bir ailemiz yoksa? Ya da, çok ağır bir hastalıktan muzdaripsek? Para bizi her zaman kurtarabilir mi? Üzüntümüzü, alışveriş yaparak ve para harcayarak ya da sahip olduğumuz şeylere bakarak aşabilir miyiz?
Türkiye’nin en zengin insanlarından biri olan Sakıp Sabancı, ona yöneltilen, “ bunca zenginliğiniz var. Herhalde mutlu bir insan olmalısınız.” sorusuna, “Türkiye'nin en iyi otomobillerini ben üretiyorum ama oğlum bu otomobillerden birini bile kullanamıyor.”[1] şeklinde cevap vermiş, paranın her şeyi satın alamadığını bu cümlesiyle net bir şekilde ifade etmiştir. Her ne kadar elinde birçok imkânı olsa da, Sakıp Sabancı oğlunu hangi doktora götürürse götürsün, tedavisi olmadığı için iyileştirmeyi başaramamıştır.
Tüm bunları göze alırsak, aslında mutluluğun özünde, elimizdekilerin kıymetini bilmek ve onlara karşı şükran dolu olabilmek yatıyor. Ben mutluluğu bulabilmemizin yüzlerce yolundan birinin en ufak şeylerden bile keyif almaya çalışmak ve yaşadıklarımızın üstesinden gelerek, moralimizi bozmadan hedeflerimiz doğrultusunda ilerlemek olduğuna inanıyorum.
Mutluluk bizleri bulur, biz mutluluk arayışına girsek de, girmesek de, eğer bir şeyler için çabalıyorsak, olması için uğraşıyorsak mutluluk bizi bulur. Umudumuz olduğu sürece eninde sonunda mutlu oluruz çünkü hayat bu şekilde ilerler. Ne kadar umutluysak, o kadar çok gözümüzü ileriye, geleceğe çeviriyoruz. Belki bazen, yaşadığımız, hayatımızı çok kötü etkileyen şeyler umutsuzluğa kapılmamıza neden olabilir. Yine de, ne olursa olsun, olabildiğince güçlü bir şekilde ayağa kalkmalı, kendimizi toplamalı ve kaybettiğimiz umudu bulmalıyız. Ancak bu şekilde mutluluğu bulabiliriz.


[1] (http://www.gazetevatan.com/otomobil-uretiyorum-ama-oglum-binemiyor-25851-gundem/, tarih yok)

Yorumlar

Popüler Yayınlar